Yapılan araştırmalar, ülkemizde her üç kadından birisinin eşinden şiddet gördüğünü ortaya koymaktadır. Şiddet olgusu çocuklar ve diğer aile bireyleri için de geçerlidir. Eşinden şiddet gören kadınların çocuklarına şiddet uyguladığı aynı araştırmayla ortaya çıkmış bulunuyor. Araştırmanın başka bir sonucuna göre, kadınların %92 si mahkemelerin şiddet uygulayan erkeklere ceza vermesini talep etmektedir. (Bkz. 08.11.2007 tarihli gazeteler)
Aile içi şiddetin daha çok eğitim düzeyi düşük ailelerde görüldüğü bir gerçek olmakla birlikte, eğitim düzeyi yüksek ailelerde de şiddetin yaygın olduğu yapılan araştırmalarla ortaya çıkmaktadır.
Uygar bir toplumda, gerek eşlerin birbirlerine, gerekse çocuklar ve diğer aile bireyleri üzerine şiddet uygulanması asla hoş görülemez.
Şiddet, hukuk düzeninin de kabul edemeyeceği bir olgudur. Bu nedenle, toplumsal bir gerçeklik olsada, şiddet uygulamasının önlenmesi için yasa koyucu bir takım önlemler almış ve yasaklayıcı, cezalandırıcı hükümler koymuştur.
Aile içi şiddet eylemlerinin yasaklanması ve cezalandırılmasıyla ilgili önlemleri iki ana grupta toplayabiliriz.
a)Türk Medeni Kanunu, Borçlar Kanunu ve Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre şiddet uygulanmasının önlenmesi
b)4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun çerçevesinde şiddetin önlenmesi
Birinci gurup yasa hükümleri, genel nitelikli yasa hükümleri olup, şiddet uygulanmasının maddi, manevi ve cezai sonuçları ve boşanmanın gerçekleşmesi bakımından düzenlemeler yapmaktadır.
İkinci sırada belirtilen Yasa ise, aile içi şiddetin önlenmesi bakımından özel olarak yürürlüğe konulmuştur. Bu Yasa, daha ayrıntılı ve uygulanması pratik düzenlemelere yer vermektedir. Biz bu yazıda 4320 sayılı Yasada öngörülen düzenlemeleri değerlendireceğiz.
4320 sayılı Yasaya göre şiddet, aileden bir bireyin diğer bir veya birkaç bireye karşı uyguladığı her türlü fiziki, sözel veya duygusal kötü davranışı ifade eder. Bu kapsamda, dövme, yaralama, sarsma, sürükleme, bağlama, yakma, zorla cinsel ilişkide bulunma gibi eylemler yanında bağırma, küfretme, tehdit etme, aşırı kıskançlık vb. davranışlar şiddet olarak kabul edilmektedir. Aile bireylerinin çalışmalarının engellenmesi veya çalışmaya zorlanması, mal varlıklarına, paralarına el konulması gibi eylem ve davranışlar da şiddet kabul edilerek yasaklanmıştır. Ayrıca Yasaya göre şiddet kabul edilen eylemler, sadece eşler veya çocuklar için değil, aynı çatı altında yaşayan (üst soy ve aynı çatı altında sürekli olarak birarada yaşayan) diğer aile bireyleri içinde yasaklanmıştır.
4320 sayılı Yasa, Medeni Yasa gereğince "aile" kabul edilen kişiler bakımından koruma sağlamaktadır. Birlikte yaşayanlar veya sadece dini nikahla bir arada yaşayanlar bakımından bu Yasa hükümlerinin uygulanamayacağı kabul edilmektedir. Bu tür birlikteliklerde uygulanacak şiddet bakımından genel hükümler geçerli olacaktır.
4320 sayılı Yasa, yukarıda sayılan türden şiddet eylemleriyle karşılaşan kişilerin korunmaları için geçici nitelikte önlemler alınmasını öngörmektedir. Mahkemece verilen bu tür kararlar tedbir niteliğinde kesin kararlar olup, bu tür Mahkeme kararları temyiz edilemez.
Yasa, şiddete maruz kalan aile bireylerinin bizzat başvurmaları veya Cumhuriyet Başsavcılığının başvurusu üzerine ilgili (şiddet uygulanılan yerdeki) Aile Mahkemesinin aşağıda belirtilen önlemleri almasını öngörmektedir. Aile Mahkemesi, şiddet görenin bir talebi olmasa dahi, şiddetin varlığını öğrenmesi halinde de gerekli önlemleri alabilir. Mahkemenin tedbir niteliğindeki önleme kararı altı ay süre ile verilir.
Yasaya göre Aile Mahkemesi;
Kusurlu eşin veya diğer aile bireyinin;
a) Aile bireylerine karşı şiddete veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunmaması,
b) Müşterek evden uzaklaştırılarak bu evin diğer aile bireylerine tahsisi ile bu bireylerin birlikte ya da ayrı oturmakta olduğu eve veya işyerlerine yaklaşmaması,
c) Aile bireylerinin eşyalarına zarar vermemesi,
ç) Aile bireylerini iletişim araçları ile rahatsız etmemesi,
d) Varsa silah veya benzeri araçlarını genel kolluk kuvvetlerine teslim etmesi,
e) Alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanılmış olarak şiddet mağdurunun yaşamakta olduğu konuta veya işyerine gelmemesi veya bu yerlerde bu maddeleri kullanmaması,
f) Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması.
Konusunda karar alabilir ve kararda hükmolunan tedbirlere aykırı davranılması halinde tutuklanacağı ve hakkında hapis cezasına hükmedileceği hususu şiddet uygulayan eş veya diğer aile bireyine ihtar olunur.
Alınan bu karar Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Savcılık kararı ailenin bağlı olduğu Karakola göndererek Mahkeme kararına uyulup uyulmadığının denetimini sağlar.
Mahkeme yukarıda belirtilen önleme biçimleriyle bağlı dğildir. Mahkeme yaşanan olayların özelliklerine göre şiddetin uygulanmasına engel olabilecek diğer tedbirleri de serbestçe taktir eder.
Hakim, çocuklara şiddet uygulanması halinde velayetin kaldırılmasına dahi karar verebilir. Hatta çocukların ana veya babadan alınarak bir aile yanına veya bir kuruma yerleştirilmesine de Mahkeme karar verebilir.
Mahkeme, şiddet uygulayanın evden uzaklaştırılmasına karar verirse, şiddet uygulayanın nafaka ödemesine de karar verebilir.
Mahkemece alınan koruma kararına uyulmaması halinde genel kolluk kuvvetleri (polis ve jandarma), mağdurların şikayet dilekçesi vermesine gerek kalmadan re'sen soruşturma yaparak durumu en kısa sürede Cumhuriyet Başsavcılığına bildirir.
Cumhuriyet Başsavcılığı koruma kararına uymayan eş veya diğer aile bireyleri hakkında Sulh Ceza Mahkemesinde kamu davası açar.
Fiili başka bir suç oluştursa bile, koruma kararına aykırı davranan eş veya diğer aile bireyleri hakkında ayrıca üç aydan altı aya kadar hapis cezasına hükmolunur.
Kuşkusuz ailenin zorla korunması sağlı bir yöntem değildir. Birbirlerine karşı sevgisini tüketmiş kişilerin bir arada bulunduğu topluluk aile olarak kabul edilemez. Aile, sevgiye dayanan bir birliktelik olup, içinde sevgiyi barındıran bir ortamda şiddete zaten yer yoktur. Sevgi ve saygısını yitirmemiş bireylerden oluşan aile ancak toplumun temelini oluşturabilir.