DEĞERLİ MÜVEKKİLLERİMİZ;
Öncelikle sağlıklı güzel bir hafta diliyoruz.
Bilindiği üzere, tüm dünyayı etkileyen ve Mart 2020 ayı başından itibaren de Türkiye’de etkileri görülmeye başlanan “pandemik” nitelikteki CORONAVİRÜS (COVİD-19) hastalığından korunmak için alınan önlemler toplumsal hayatın her alanını etkileyecek boyuta ulaşmıştır. Bu çerçevede Cumhurbaşkanlığı ve diğer yetkili kurumlar tarafından alınan kararlarla, hukuk alanında ve yargısal işlerin yürütülmesine yönelik olarak bazı düzenlemeler yapılmış bulunmaktadır.
1-Öncelikle Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun 13.03.2020 tarihli Corona Virüsü Hakkında Tedbirler ile ilgili tavsiye kararında; yargılama faaliyetlerinin yürütülmesinde herhangi bir soruna sebebiyet vermemek amacıyla, tutuklu işlere yönelik soruşturma ve kovuşturmalar ile ivedi sayılacak diğer hususlar haricinde duruşma ve kesiflerin ertelenmesi önerilmiştir. Bunun üzerine tüm Türkiye’de duruşmalar taraf avukatlarının mazeret bildirmeleri beklenmeden ileri tarihlere ertelenmiştir. Bu döneme denk gelen duruşmaların hangi tarihe ertelendiği Müvekkillerimize ayrıca bildirilecektir. Bu duruma göre davaların uzaması kaçınılmaz olacaktır.
2-Duruşmaların ertelenmesine ilişkin karar, salgının Nisan Ayı sonuna kadar kontrol altına alınacağı düşünülerek şimdilik 14 Nisan 2020 tarihine kadar olan duruşmaları kapsamaktadır. Ancak, bu sürecin uzayacağı ve Mayıs 2020 ayı dahil duruşma ve adliye işlemlerinde aksamalar yaşanacağı tarafımızdan değerlendirilmektedir.
3-Aynı şekilde 22.04.2020 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle tüm icra ve iflas işlemleri 30 Nisan 2020 tarihine kadar durdurulmuştur. Bu duruma göre 30 Nisan tarihine kadar, yeni bir icra takibi yapılamayacağı gibi, açılmış icra takipleri üzerinden de işlem yapılamayacaktır. Yani alacak borç ilişkileri 30 Nisan 2020 tarihine kadar dondurulmuştur.
4-Ayrıca salgından korunma amacıyla toplu halde faaliyet gösterilmesi ve çalışma yapılması yasaklanmıştır. Bu nedenle birçok işletmenin faaliyetlerini durdurması ya da kısıtlaması gerekebilecektir. İşletmelerin gerek alınan önlemler kapsamında gerekse Şirketlerin, kurum ve kuruluşların kendiliklerinden alacakları kararlarla üretim/ticari faaliyetleriyle diğer iş ve işlemlerini durdurması veya çalışma ve faaliyetlerinde esnek çalışma yöntemlerini uygulamaya koymaları halinde (uzaktan ‘evden’ çalışma, dönüşümlü çalışma, kısıtlı çalışma, çalışanların seyrekleştirilmesi vb) ortaya çıkacak hukuki durumlara hazırlık olmak üzere aşağıdaki konularda Müvekkillerimizin bilgilendirilmesi düşünülmüştür.
A) Zorunlu Neden (fors majör) Mücbir Sebep ortaya çıkmış mıdır?
Bilindiği üzere mücbir sebep, taraflar arasında yapılmış bir sözleşmenin gereklerinin yerine getirilmesini engelleyen, ülkeyi yahut bir bölgeyi etkileyen, tarafların iradeleri dışında ortaya çıkan ve taraflarca müdahale edilmesi mümkün olmayan, önceden öngörülmeyen ölüm, iflas, hastalık, tutukluluk, deprem, sel, savaş, ayaklanma gibi hallerdir.
Türk Hukukunda, taraflardan birinin edimini ifa etmesini imkansız hale getiren bir durumun ortaya çıkması halinde Türk Borçlar Kanunu (“TBK”)’nun 136, 137 ve 138. Maddeler dikkate alınmalıdır.
136. maddeye göre “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.
Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.”
137. maddeye göre ise, “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkânsızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi ifa imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer.”
Söz konusu maddeler uyarınca, borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa borç sona erecektir. Bu durumda sözleşme ihlali söz konusu olmayacaktır.
Ancak bugün itibariyle koronavirüs önlemlerinin mücbir sebep oluşturabileceği yönünde herhangi bir resmi beyan, ilan ya da duyuru mevcut olmadığı gibi bir yargı kararı da yoktur. Bununla birlikte sokağa çıkma yasakları, işyeri kapatmaları, uçuşların yapılmaması, sınırların kapatılması vb. önlemler dikkate alındığında koronavirüs önlemlerinin birçok sözleşme bakımından mücbir neden olarak kabul edilebileceği anlaşılmaktadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu bakımından ise, vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede, ağır kaza, ağır hastalık, tutukluluk, yangın, deprem, su basması ve sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısı ile defter ve vesikalarının elinden çıkmış bulunması gibi haller mücbir sebep kabul edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle Müvekkillerimizin 3. Kişi ve kuruluşlarla yaptıkları sözleşmelerini gözden geçirerek yerine getirilemeyecek bir yükümlülük varsa karşı tarafla şimdiden temas kurarak sözleşme hükümlerini tadil etmelerini, borç, alacak ve sorumluluklarını yeniden düzenlemelerini öneririz.
B) İş Kanunu ve Zorlayıcı Sebepler, Ücretsiz İzin Ve İşçilik Tazminatları
İş Kanununa göre, işçiyi işyerinde bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan irade dışı bir nedenin ortaya çıkması hali zorlayıcı neden olarak görülmektedir.
İş Kanununun 25. maddesinin 3. bendine göre işçiyi bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan doğal (sel, deprem, heyelan vs.) veya hukuksal (sokağa çıkma yasağı, karantinaya alınma vs.) nitelikte bir zorlayıcı nedenin (mücbir sebebin) ortaya çıkması halinde, işveren bir haftalık süre geçtikten sonra iş akdini haklı nedenle feshedebilir. Ancak, işyerinde meydana gelen ve bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektiren bir zorlayıcı nedene dayanarak işveren iş akdini haklı nedenle feshedemez. Bu durumda haklı nedenle fesih hakkı işçiye aittir olur.
Zorlayıcı nedenin varlığı bir haftayı aştığı halde işveren fesih hakkını kullanmadığı takdirde, iş sözleşmesi zorlayıcı neden devam ettiği sürece askıda kalır.
İşveren, İş Kanunu’nun 40. Maddesine göre beklenmesi gereken bir haftalık süre içinde işçiye her gün için yarım ücret ödemek zorundadır. Bir haftalık süre içinde iş akdi askıda bulunduğu gibi bu süreden sonra da işverence haklı nedenle fesih hakkı kullanılmazsa, ücret ödenmesi söz konusu olmaksızın sözleşme askıda kalmaya devam eder.
Hizmet akdini yukarıda anılan nedenlerden birisiyle feshettiğini iddia eden işverenin bu iddiasını ispat etmesi gerekir.
Bu açıklamalar kapsamında koronavirüs önlemlerini zorlayıcı sebep saymak mümkündür. Çünkü salgının yayılma hızı, ülkemizde hasta sayısının her geçen gün katlanarak çoğalması, ölümlerin artması, risk seviyesinin dünya ölçeğinde "yüksekten", "çok yüksek" seviyesine çıkarılmış olması, personelin toplu olarak bir arada çalışmasının yüksek risk oluşturması gibi gerekçeler zorlayıcı sebep sayılabilir.
Buna bağlı olarak işyerlerinde alınabilecek önlemler arasında; işyerinde çalışmaya ara verilmesi, çalışma sürelerinde azaltmaya gidilmesi, işçilerin ücretsiz izine çıkarılması ve en son olarak işten çıkartma gibi olasılıklar bulunmaktadır. Buna göre;
1.Çalışanlara toplu izin kullandırılması suretiyle nisan ayı başından itibaren ücretli yıllık izinleri kullandırılabilir. İşçilerin kişisel izin günlerine göre süreler belirlenebilir.
2.Zorlayıcı sebeple çalışmanın yapılmaması halinde çalışanlara 1 haftaya kadar olan süre için yarım ücret ödenebilir. Çalışmayı engelleyen sürenin 1 haftayı geçmesi halinde işçi kıdem tazminatını alarak istifa edebilir.
3.Çalışmaya ara verilmesi durumunda işçilerin işten çıkarılmadan önce mutlak suretle yazılı olmak koşuluyla ve “salgın nedeniyle işletmesel kısıtlamalar kaldırılana dek” “3 ay” gibi süre belirterek işçilere ücretsiz izin teklifinde bulunulabilir.
4.Alınan tüm önlemler kapsamında işletme koşulları gözetilerek diğer esnek çalışma yöntemleri yürürlüğe sokulabilir.
Çalışmaya ara verilmeyecek olması halinde iş güvenliğinin sağlanması açısından, evden çalışma yapabilecek personellerin evden çalıştırılması, evden çalışmaları mümkün olmayan personeller açısından iş güvenliği kapsamında salgına karşı gereken önlemlerin alınması, temasların asgariye indirilmesi, uygun havalandırma ve mesafe koşullarının sağlanması, maske ve eldiven temini, uygun dezenfektasyon gibi önlemlerin işverenlerce alınması gerekmektedir.
C) Salgın Önlemleri kaldırıldıktan Sonraki Dönem İçin Hazırlık
CORONAVİRÜS (COVİD-19) önlemleri kaldırılıp normal hayata dönüldükten sonraki dönemde hukuki bakımdan bugünden öngörülemeyen birçok sorunun yaşanacağını şimdiden söylememiz mümkündür. Devlet veya kamu kurum ve idareleri bakımından idare hukuku ve vergi hukuku alanında, çalışma hayatı bakımından iş hukuku alanında, üretim faaliyetleri ve ticari ilişkiler bakımından borçlar hukuku ve ticaret hukuku alanında, alacak ve borç ilişkileri bakımından icra iflas hukuku alanında ve tüm bu kargaşa içerisinde yaşanabilecek sürtüşme ve olaylar nedeniyle ceza hukuku alanlarında tüm Türkiye’de önemli miktarda sorun yaşanacağı değerlendirilmektedir. Bu süreçte, Ülkenin içerisine gireceği ekonomik zorlukların, siyasal istikrarsızlığı ve toplumsal tepkileri tetikleyeceğini öngörmek gerekmektedir.
D) Büromuz Alınan Önlemleri Dikkate Alarak Çalışma Şeklini değiştirmiştir
Büromuz, CORONAVİRÜS (COVİD-19) önlemleri çerçevesinde toplu halde aynı ortamda bulunmanın sakıncalarını gözeterek ve duruşmalar ile icra işlemlerinin ertelenmesini de dikkate alarak çalışma şeklini, evden çalışma şekline dönüştürmüştür. Ancak saat 10-17.00 saatleri arasında bir arkadaşımız büroyu açık tutacak olup, telefonlarımız ise her zaman açık olacaktır.
SONUÇ:
Yukarıda açıklanan durumlar ve Müvekkillerimizin karşılaşabilecekleri diğer sorunlar bakımından çalışanlarını bilgilendirmelerini, ticari vb nedenlerle ilişkide oldukları sözleşme ve üretim paydaşları ile mevcut koşulları dikkate alarak durumu yeniden değerlendirmelerini, Müvekkillerimizin imzaladıkları sözleşmeleri gözden geçirerek yerine getirilmeyecek borç, alacak ve sorumluluklar varsa bu durumu sözleşme paydaşlarıyla karar bağlamalarını önermekteyiz.
Bütün bu süreçte her zaman yanınızda olduğumuzu, olacağımızı, her konuda bizlerden bilgi isteyebileceğimizi siz değerli müvekkillerimize saygıyla bildiririz. 22.03.2020
Av. Dr. Başar Yaltı
YALTI HUKUK BÜROSU